18 Mayıs 2009

Yazmak Üzerine

Aslında hiçbir zaman yazma konusunda başarılı bir insan olamadım ama inat için her aklıma geleni yazardım zamanında. Uzun uzadıya da yazar dururdum, çoğunu beğenemedim bir türlü yırttım attım, evet yırttım öyle bir inancım vardı yani sanki biri alacak onları attığım çöpten, okuyup benimle dalga geçecek filan diye… Komik değil mi… bence de komik ama bunları yaparken yanlış anlaşılmasın 10 yaşında değildim bundan 3-4 sene önce filandı sanırım… Ama yazarken mutluydum kelimeler elimden kayıp gidiyordu. Çok az insan bilir hatta defterler sayfalar dolusu yazdım, bir kitap okudum ondan etkilendim yazdım, çok yoğun yaşıyordum hislerimi. Şarkı dinledim yazdım, tanıdıkları gördüm, dostlar edindim yazdım, Günlük gibi değillerdi ama yanlış anlaşılmasın hani kötüydüler ama gerçekten kalbimden geliyorlardı sanki. Yani o zaman öyle hissediyordum. Yazı böyle bir şey işte insan yazdığı şeye bakıp bunları ben mi hissediyorum gerçekten diyor bazen yani en azından ben öyle diyordum her seferinde çok da rahatlıyordum, ama o zamanlar ben en tatlı zamanlarımı yaşıyordum belki de ömrümün. Sorumluluk dediğim şey eve her Pazar gazete, ekmek alıp, okula gitmekten ibaretti, hayal kurmaya, yazı yazmaya, saatlerce şarkılar dinleyip kendimle kalmaya vaktim vardı… Olmasa da yaratırdım ya… Hepimizin olmuştur öyle zamanları eminim, ama hayatın gerçekleri benim yüzüme iki sene çok sert bir şekilde serildi. Hiç gitmeyecekmiş zannettiğim insanı gözlerimin önünde eriyip gitmesini seyrederken buldum kendimi ve sonra onu kaybettim, çok canım acıdı, acımı paylaşmak istediğim tek insan da yanımda yoktu, çok garipti ama atlattım çünkü başka insanlar vardı, başka yerler gördüm kalbimi katılaştırmak için çok zamanım vardı yaptım. Ve sonra geçti o geniş zamanlar. Hatta o kadar geçti ki birkaç geniş zaman daha geçti onun üstünden, o ilk geniş zamanlar da hiç bitmeyecekmiş, dinmeyecekmiş gibi gözüken acı yerini hayata karşı kaldırılmış bir kalkana bıraktı. Bana çok şey kattı acı, yanlış anlamayın acımla ne kendime ne yakınımdakilere acı çektirdim, ben o acıyı o kadar benimsedim ki o dindiğinde ya da dinmese de etkisini daha az hissettirdiğin de ben başka acıları yüreğime sokamadım. Bence kötü de olmadı hayatta her şeyin olabileceğini hepimiz az çok biliriz ama ben bunu yaşadım ve de en garibi ben buna alıştım. Bazılarınız sevgililerinize alışmışsınızdır belki oradan bilirsiniz ya da odanıza, işinize her neyse ben de hayatın her an başka bir maskeyle karşımıza çıkmasına alıştım. Alışkanlıklarla yaşamak en rutinidir hayatın, benim de rutinim bu. Aslında feveran edilecek bir şey yok ortada biliyorum çoğunuzdan güçlüyüm, daha çabuk atlatabilirim, daha çabuk unutabilirim, öyleyim böyleyim ama işin kötü tarafı şu oldu ki; ben artık yazamıyorum. O hayalini kurduğum, abartarak duygularımı ifade ettiğim yazıları yazmaya artık elim gitmiyor, gitse de yazacak bir şey bulamıyorum ben tam tersi olur diye düşünürdüm aslında ama öyle olmuyormuş. Ben katılaştıkça, yüreğime, aklımın sözünü geçirmeye alıştıkça daha edebi eserler ortaya koyacağımı düşünürken bu sefer o dandik yazılarımı bile yazamaz oldum. Sanki ne hissettiğimi algılayabiliyorum artık ne de değer veriyorum hissettiğim duygulara…
Görüldüğü üzere güzel bir sonuç bölümü yazamıyorum burada bitiriyorum yazımı, ayrıca aç parantez, boşluk bırak, ver paragraf tarzı bir üslubu takdir edersiniz ki benimseyemediğim için de ayrıca okuyanlardan özür dilerim

1 yorum:

  1. Hoşgeldin Edacım,
    Özür de dilemişsin ama ben yine de parantez diyeceğim =)

    YanıtlaSil