19 Mayıs 2009

Koridor futbolu bitmiştir hayatım...

Bu nezih insan topluluğu yazı yazar, vakit verir de ben arka kalır mıyım? Kalmam tabii. Madem atış serbest ve -halkım sağolsun- yazacak malzeme çok, o zaman hoş geliyorum, sefalar getiriyorum haberiniz ola. Korkmuyor da değilim hani yine yazmaya başlamaktan. Son edebi denemelerim beni ÖSS’ye 1 ay kala okuldan atılmakla, hatta savcılığa gönderilmekle burun buruna bıraktığından, biraz mesafeli yaklaşıyorum olaya. Ama o zaman gençtik, yıllar içinde öğrendik ki ne yapmıyormuşuz efendim? Antik Yunan’da yaşıyoruz zannıyla, demokrat havalarında okul müdürünü eleştirirken sınıfımızı ve adımızı da öyle her yere yazmıyormuşuz. Burada suya sabuna dokunmak yok. Yani mutlaka içimdeki “politik” çıkacak meydana ama başlamadaki amaç o değil, rahat olunuz.

Konuya girmeden önce cin okuyucuya bir selam yolluyorum.. “Televizyon mu? Hiç izlemem!” diye ortalıkta dolaşan biri olarak televizyon reklamları üzerinden birşeyler anlatmaya çalışmanın tutarsız olduğunun ben de farkındayım; anlaştık? Öyle pis pis sırıtacaksan baştan vazgeç okumaktan ya da kurcalama işte; arada evde açık oluyor gözüm takılıyor ne yapalım? Geçenlerde yine gözüm takılmış işte. Bir reklam. İzlememiş olanlar için özetleyelim.. Şirin bir Türk ailemiz var, anne yemek pişirmekte, baba oğul koridorda maç yapıyor (İmkanı olup da yapmamış olan varsa bozuşuruz ha!). Annenin canına tak etmiş tabi gürültü, patırtı; evde Exper var, Exper tut oğlum diyor..Exper’i de köpek sanmayın, dizüstü bilgisayar. Exper tutuyor topu olaylar gelişiyor vee o da ne! Reklamın sonunda baba oğul bilgisayarda maç yapıyor, baba da marifetmiş gibi “bundan sonra koridor futbolu bitmiştir hayatım” tarzından laflar ediyor. Buradan, bu ve bunun gibi babalara sesleniyorum. Gelir o bilgisayarı kafanızda kırarım. Ne demek bilgisayar geldi diye koridor futbolu bitmiştir? Başlatma teknolojine, modern hayatına. 22 yaşında bunu demek de komik gelebilir ama eskiden bilgisayar mı varmış?

Modern baba müsveddesinin işine geliyor tabii; daya çocuğa günde iki doz PSP, bir doz Warcraft sen orada neyle ilgilenirsen ilgilen. Ünlü düşünürün dediği gibi, o çocuk olur mu öyle? Olmaz, hayatta olmaz. Bu çocuk ne olur biliyor musun? Bu çocuk ilerde aile kurar çoluk çocuğa karışır, sonra birgün evine aldığı Digitürk’ün reklamına çıkar, “Hayatınızdan Digitürk’ü çıkarsak ne olurdu?” diye soran spikere “Hayatımız karanlığa bürünürdü” der. (Bu reklamı da izlememiş olan varsa bilgilerine. %100 gerçektir bu diyalog. Aile de reklam için toplanmamış, baya kanlı canlı aile anladığım kadarıyla.) Benim gözümde böyle cevap veren adamın soluduğu hava ziyan. Senin hayatın bitmiş, farkında değilsin. Yatmışın karların üstüne, tatlı tatlı uyuyorsun, ölüyorsun ama fark edemiyürsün!! Kimse “aman canım bunlar reklam, ne olacak” demesin. Reklamcı bu zihniyette olabiliyorsa, adam reklamda bile olsa böyle bir cümle kurabiliyorsa korkmak gerek. Ne demek Digitürk yok diye hayatım karanlığa bürünürdü. Senin söyleyecek sözün yok mu, zevk aldığın, eğlendiğin bir meşgalen, dindirecek bir merakın, okuyacak kitabın, gezecek görecek yerin yok mu?

Giriş ve gelişmedeki üslubu bir kenara bırakıp, ciddiyetle yazılacak bir sonucu hakeden bir konu bu benim için. Bulunduğum çeşitli görevlerde, özellikle 90’lı yılların sonları ve sonrasında doğmuş çocukların içinde gözlerini açtıkları ortam nedeniyle, karakterlerinin ve zihinsel gelişimlerinin, artık eskimeye başlayan biz 80’in sonunda, 90’ların başında çocuk olanlardan bile çok çok farklı olduğunu gözlemleme şansım oldu. Gelişmek iyidir güzeldir ama kimse çıkıp 5 yaşında çocuğun bilgisayar oynayarak vakit geçirmesinin, 10 yaşında kızın arkadaşlarıyla mesajlaşarak iletişim kurmasının gelişim olduğunu iddia etmesin. Bu değişiminden faydalanacak olan ne insanlık, ne bu ülke, ne aileler, ne çocukların kendilerdir. Bu değişimlerin yaradığı tek şey giderek derinleşen “düzendir”. Çünkü işaret etmeye çalıştığım bilgisayar, televizyon, cep telefonları gibi gerekliliği dayatmadan ibaret olan birçok yenilik ve “gelişme” insanın en değerli varlığı olan düşünme faaliyeti için kullanılması gereken zamanı çocukların ve gençlerin önlerinden çalmaktadır. Düşünmeyen, sorgulamayan insan da yönlendirilmeye, kullanılmaya, kandırılmaya, sömürülmeye açık, görünmez elin insafına kalmış zavallı bir organizma haline gelmektedir. Sonuç? Evcil hayvanlar sınıfına bir üye daha: 20. yüzyıldan, 21. yüzyıla en büyük miras...Evcil insan...


Bu yazı yeni birşey söylemiyor, sadece benim kalemimden ilk defa çıkıyor. Yine de durup neleri çıkarırsan hayat gerçekten “kararır”, bir düşünmekte fayda var. Tabii düşünecek vaktin varsa. Yoksa, gün gelir sen de çikolata tayını 15 gramdan 30 grama çıktı diye sevinirsin (bkz. 1984, G. Orwell). Ne zaman ki koridor futbolu biter o gün insanlığın çöküşü son fazına girer..


“Politik”, dur oğlum...

1 yorum:

  1. Aklımdakileri yazmışsın diyebilirim. Bu arada düşünsel combomu tamamlamak için senden bir cesur yeni dünya ödünç almak istiyorum ;)

    YanıtlaSil